Raise Site Kurucusu
YS, My Love! Mesaj Sayısı : 232 Yaş : 32 Banka Hesabın : 1000000045 Kayıt tarihi : 29/08/09
| Konu: Kurgu: Gerçeklik Salı Haz. 21, 2011 9:41 am | |
| 16 Haziran 2010 Saat: 22:30
Günün yorgunluğunu kanepesinde oturup sıcak çikolatasını yudumlayarak geçirmeyi düşünürken o iş yerinde dosyalarla uğraşıyordu. Saçma dosyalardan kurtulmak isterken bir yandan da buralardan uzaklaşmayı istiyordu. Sonunda bitirmişti. Saatlerdir uğraştığı dosyalar bitmişti. Kahverengi deri koltuğundan kalkıp dosyaları düzene sokmaya başladı. Masanın üzeri savaş alanına dönmüştü. Her yer dosya kaynıyordu. O an sihirli güçleri olmasını diliyordu. Hayalleri bir kenara bırakarak dosyaları toparlamaya başladı. Kısa bir süre sonra masanın üstü tamamen düzene girmişti bile. Arkasını dönüp koltuğun üzerinden ceketini aldı. Ve kendinden emin adımlar ile odanın kapısından çıktı. En son çıkan o olmalıydı ki etrafta kimse yoktu. Sessiz ve sakin olan işyeri onu ürkütüyordu. Merdivenlerden yavaş yavaş inmeyi sürdürdü.Gözleri ile etrafı süzerken koridora ulaşmıştı bile. Çıkışa doğru giden koridoru takip etmeye başladı. Arkasındaki karanlık onu kovalarcasına peşinden geliyordu. Bir şey olacağını hissediyordu. Başına neler geleceğini hayal bile edemiyordu bu karanlıkta. Çıkış yolu arıyordu koridor boyunca. Ve işte oradaydı. Çıkışa ulaştığında kapıyı çarparak sanki bir şeyin peşinden gelmesini engellemeye çalışırcasına oradan uzaklaştı. Etrafına iyice bakınarak caddenin karşısına geçti. Saat geç olmuş, tüm dükkânlar kapanmıştı. İn cin top oynuyordu. Arabasına doğru ilerleyerek anahtarını cebinden çıkardı. Gümüş rengi son model arabasına doğru anahtarı uzatıp, kapısını açtıktan sonra içine girdi. Motoru çalıştırırken çıkan ses caddenin boşluğundan etrafta yankılanıyordu. Gaza basıp oradan uzaklaştı. İleride kalabalık ve hareket eden ışıklarla dolu bir cadde vardı. Oraya doğru devam etti. Bu ıssızlıktan mümkün olduğunca uzaklaşmak istiyordu. Çünkü sessizlikten sıkılmıştı. Trafiğe karışarak yolu bitirmeyi amaçlıyordu. Ve umduğu gibi de oldu. Trafik onu çabucak eve götürmüştü. Şehrin bu özelliğini çok seviyordu. Eve geldiğinde arabadan indi. Kapılarını kilitledikten sonra apartmana doğru ilerleyerek cebinden anahtarı çıkardı. Dış kapıyı cebinden çıkardığı anahtarla açarken bir ses duyduğunu sanarak arkasına baktı. Hiçbir şey yoktu. Zihninin ona oyun oynadığından emin olduğunda ise kapıyı aralayarak içeriye girdi. Merdivenlere yönelmişti. Merdivenlerden çıkarken etrafta keskin bir sabun kokusu vardı ve aynı zamanda ıslaktı da. Aldırış etmeden yukarı çıktı. Dairenin kapısına geldiğinde kapıyı açtı. İçerisi işe giderken bıraktığı gibiydi. Ceketini askıya bıraktıktan sonra odasına doğru gitti. Dolabını açarak üzerine rahat bir giysi aramaya başladı. Bulduğu giysileri giymeye başladı. Giyindikten sonra, mutfağa yönelip arzuladığı o sıcak çikolatayı yapmaya koyuldu. Bu işten keyif alıyordu. Sıcak çikolataya bayılıyordu. Birkaç dakika sonra hazır olan çikolatasını eline alıp hole yürüdü. Salona geçip koltuğa uzandı, televizyonu açtı. Sıcak çikolatasını yudumlarken televizyon izliyordu. Öylesine dalmıştı ki uyuduğunun bile farkına varamamıştı...
16 Haziran 2010 Saat: 24:00
Şehirde büyük bir sarsıntı meydana geldi. Nereden geldiği bilinmeyen bu sartıntı tüm şehri etkisi altına almıştı. Öncelikle şehrin güneyinden başladığı varsayılmaktaydı. Vatandaşlar korku içerisinde sokaklara ve caddelere doluşmuşken kazalar artıyor, herkes delicesine birbirine saldırıyordu. Ve o anda beyaz bir ışık tüm şehri etkisi altına almıştı. Herkes ne olacağını merakla ve bir o kadar da korkarak bekliyordu. Kıyamet bu olsa gerekti. Önlem almadan hazırlıksız yakalandığımız bu afet şehri derinden etkileyecek gibiydi. Etrafta dindar vatandaşlarımız kıyamet ile ilgili kutsal kitaplardan sureler okumaktaydı. Ortalık tam bir savaş alanına dönmüştü. Şehrin her santimetre karesinde insan vardı. Herkes sokaklara dökülmüş bir şekilde korku içerisinde sonlarını düşünüyorlardı. Belki de bu gecenin sonunda herhangi bir yaşamları olmayacaktı. Belki de, bu kıyametin ta kendisiydi. Curcuna dolu bu ortamın daha da kızıştığı anlardı. Ve şehir derin bir karanlığa gömüldü.
30 Nisan 3100 Saat: 06:00
Gözlerini yavaşça açmıştı. Dün gece nasıl uyuduğunu hatırlamıyordu ki, bu normaldi. Tek hatırladığı şey sıcak çikolata ve burnunda kalan keskin sabun kokusuydu. Yavaşça doğrularak ayağa kalktı. Her şey olağan gibi görünüyordu. Kendine gelmek için yüzünü yıkamalıydı. Hole doğru ilerleyip, banyoya doğru yürüdü. Lavaboya uzanıp musluğu açtı. Avucuna doldurduğu suyu yüzüne vurdu. O anda bir serinlik hissetti. Yüzünü yıkadıktan sonra havluyu alarak kuruladı. Tekrar hole döndüğünde ne yapacağını şaşırmıştı. Acıkmamıştı. Bu nedenle TV’ye devam etmeyi düşünerek salona yöneldi. İçeriye girerek koltuğaoturdu. Kumandayı eline alarak televizyonu açtı. Her zamanki gibi zap yapmaya başladı. Bir kanalda haberler yayınlanıyordu. Vampirlerin saldırılarından ve iblislerin yaptığı olaylardan bahsediyordu. Resmen şok olmuştu. Birkaç saniye hiç kıpırdamadan durdu. Bunlar da neydi "Şaka mı Bu?" dedikten sonra dinlemeye devam etti. Saçma haberler doluydu bu sabah TV. Ama haberlerde görünen yaratıklar o kadar gerçekçiydi ki, o anda içine bir korku yerleşti. Sol üst köşede yazan bir şey dikkatini çekti. Tarih 30 Nisan 3100 olarak belirtilmişti. Hata yaptıklarını düşündü. Ama sonuçta bu bir haber kanalıydı. Gerçekleri vermek onların tek sorumluluğuydu. Hata olup olmadığını merak etti. Çünkü daha dün 16 Haziran 2010 tarihi olduğundan emindi. Gözlerini ekranın alt kısmına çevirdiğinde telefon numarası gözüne ilişti. Aramalıydı. Evet bu numarayı aramalıydı. Şu an düşünebildiği tek şey buydu. Tereddütten kurtulduğu sırada cep telefonunu komidinin üzerinden alarak televizyonda yazan telefon numarasını aradı. Kısa bir süre çaldıktan sonra karşı taraf açmıştı. Konuşmalarına izin vermeden sorusunu sormuştu bile. "Merhaba, yayınınızda bir problem var galiba 30 Nisan 3100 yazıyor da." dedi. Karşıdan gelen yumuşak ses onu başta etkilese de, söylenen karşısında şaşkına dönmüştü. " Hayır efendim, bir yanlışlık yok. Dün gece nasıl olduğu bilinmeyen bir şey meydana geldi. Etrafa bakarsanız bunu anlarsınız. İyi günler dileriz. " demişti telefondaki bayan. Bu nasıl olabilirdi? Mümkünatı olmayan bir durumla karşı karşı olmanın verdiği durgunluktan kurtulmaya çalıştı. Telefonu kapatıp olağanca hızıyla pencereye koştu. Dün bıraktıkları etrafta değildi. Şehir bir günde tamamen değişmiş gibiydi. Havada gümüşî bir ton vardı. Etrafta büyük binalar ve uçuşan arabalar vardı. Gerçekten ilginç bir görünümdü. Dışarı çıkmak için üzerini değiştirmeliydi. Odasına doğru koştu. Hemen üzerini değiştirip dışarıya doğru yöneldi. Dairenin dışına çıktığında şaşkınlığı tekrar artmıştı. “Kaç yıldır uyuyordum acaba?” diye düşündü. Apartmanın içi son derece modern görünüyordu. Kapıya geldiğinde kapının elektronik cihazlarla dolu olduğunu fark etti. Bir şifre istiyordu. Ne olabilirdi ki bu şifre? Apartman bir gece inanılmaz derecede değişmişti. Bir ses duydu. Arkasına dönüp baktı. Merdivenden üst komşusu George'un indiğini fark etti. George " Selam, nasılsın? Bitkin görünüyorsun. Dur da kapıyı açayım." dedikten sonra ona doğru yaklaştı. Elini panele uzatarak, şifreyi girdi ve kapıyı açtı. Şaşkınlıktan cevap veremiyordu. Bir günde her şey değişmişti. Dün gece böyle bir şey yoktu. Dışarıya çıktığında etrafa göz attı. Etrafta değişik insanlar vardı. Uzayan vücutlar ve oluşup kaybolan insanlar vardı. Nasıl bir dünyaya geldiğini anlayamamıştı. Yoksa bu bir rüyamıydı?
| |
|