Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Kurgu: Kurtadam I

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Raise
Site Kurucusu
 Site Kurucusu
Raise


YS, My Love!
Mesaj Sayısı : 232
Yaş : 32
Banka Hesabın : 1000000045
Kayıt tarihi : 29/08/09

Kurgu: Kurtadam I  Empty
MesajKonu: Kurgu: Kurtadam I    Kurgu: Kurtadam I  AakahcÇarş. Haz. 22, 2011 7:54 am

2009 ~ Ionaville Saat 0211

“Her neyse Bautista. Ben kendi başımın çaresine bakarım.”

Bu sözleri söyledikten sonra, kapıyı çekerek ayrılmıştı çiftlik evinden Agustin. Karanlığın iyice boy gösterdiği bu saatlerde, tek başına ilerliyordu Woodsend Ormanı’nda. Aklında türlü düşünceler vardı genç adamın. Yaşadığı hayattan zevk alamıyordu bir nevi. Ailesini kaybettikten sonra fazla içine kapanık sürdürmüştü hayatını. Bautista hayattaki tek yakınıydı. Bu nedenle en büyük korkusu onu kaybetmekti. Türlü düşüncelerle kafasını bulandırmışken, birden irkilmişti. Korku dolu gözlerle etrafına bakındı genç adam. Fakat hiçbir şey göremiyordu zifiri karanlıkta. Yürümeye devam etmişti usulca ve yeniden. Eve dönmek istiyordu nedensizce. Çiftlik evinde ağabeyi ile birlikte geçirdiği haftayı sevmişti. Fakat yapacak sürüyle işi mevcuttu. Bir an önce gidip onlara başlamalıydı. Bautista her zamanki gibi büyüklüğünü koruyup, bu saatte gitmemesi gerektiğini söylemişti ona. Fakat Agustin her zamanki inatçı tavrı ile onu dinlemeyip, kendi kararlarını verebileceğini ima ederek çıkmıştı çiftlik evinden. Şu an büyük ihtimalle onu fena derecede merak eden bir ağabey ve ihmalsizlikten sönmüş bir şömine vardı çiftlik evinde. Bu zifiri karanlıkta yürümekten korkmuyor değildi aslında. Fakat kendisinden oldukça emindi. Çıkacak her zorluğa karşı koyabileceğinden hiç şüphesi yok idi. Ormanlık yol boyunca yürümeyi sürdürmüştü Agustin. Çıkışa yaklaşıp yaklaşmadığını anlayamıyordu. Her yer kapkaranlıktı. Geri dönmek istese dönemezdi bu karanlıkta. Elini cebine atarak yürümeye başladı. Cebinde bir sertlik hissetmişti elini atınca. İyice elini cebine sokup içerisindeki nesneyi çıkardı. Şu an tam da ihtiyacı olan şey idi. Bir çakmak. Çakmağı yakıp etrafta herhangi bir odun parçası aramaya koyuldu. Ağaçlara yaklaştığında dallardan sarkan yarasalar korkunç sesler çıkararak kaçışıyorlardı. Baykuşlar büyük gözlerini dikkatli bir şekilde ona dikmiş bakıyorlardı. Şu an yapmış bulunduğu durumdan tüm hayvanlar şikayetçi idi neredeyse. Sonunda bir odun parçası ilişmişti gözüne. Yavaşça eğilerek eline aldı odun parçasını sıkıca tutarak diğer eliyle çakmağı yaktı. Ve odunun ucunu tutuşturdu. Alevler odunu yakarken etraf alevlerin ışığından aydınlanmıştı. Bu şekilde bir süre yürümeye devam etti.


Yolun sonlarına yaklaştığında yaptığı meşale de yavaş yavaş küle dönüşüyordu. Az kaldığını umarak yürümeye devam ederken bir ses işitmişti. Ağaçların arasından gelen bir hırıltı sesi duymuştu. Gözlerini dört açarak etrafa bakarken arkasında birinin olduğu hissiyatına kapıldı. Ve arkasını döndüğünde o korkunç manzara ile karşı karşıya kalmıştı. Dev gibi bir kurt ona doğru yanaşıyordu. Telaşla elindeki meşaleyi kurda doğru fırlatıp kaçmaya başladı. Kurdun birkaç tüyü yanmıştı. Fakat yine de korkmamış, Agustin’in peşinden geliyordu. Hem de olağanca hızı ile. Agustin korku ve adrenalinin verdiği enerji ile son hızda koşarken yerdeki bir ağaç köküne fark etmeden takılıvermiş ve düşmüştü. Kurt bunu fırsat bilip onun üzerine doğru atılmıştı. Agustin sonunun geldiğini düşünürken gördüğü olay karşısında şok olmuş durumdaydı. Üzerindeki kurt bir insana dönüşmüştü. Hem de oldukça kaslı bir adama. Şaşkınlıktan ne yapacağını bilemiyordu. Fakat bir çözüm yolu bulmalıydı. Tam bu sırada adam konuşmaya başladı. “Ah, şu cesur insanlar! Eğer bu kadar cesur ve soğukkanlı olmasaydın, seni şimdiye kadar çoktan öldürmüştüm. Ama sana ihtiyacım var.” dedikten sonra olağanca gücü ile Agustin’e bir yumruk attı. Agustin kendinden geçmiş ve bayılmıştı.


“Ah… Neredeyim ben?”


Şeklinde sayıklayarak uyanmıştı Agustin. Gözlerini açtığında bir ağaca bağlı olarak bulmuştu kendini. Önünde bir çadır ve çadırın önünde de henüz yeni sönmüş bir ateş vardı. Kolu acıyordu. Merak içinde ağzı ile tişörtünü yırttı. Kolunda derin bir kesik vardı. Pençe izine benziyordu. Kurdun işi olmalıydı bu kesinlikle. Fakat kurt etrafta görünmüyordu. Bunu fırsat bilip iplerden kurtulmaya çalıştı Agustin. Fakat başaramamıştı. Ne kadar uğraştıysa da atılan düğüm çözülmüyordu. Oldukça kuvvetli sıkmıştı. Sonuçta bir kurttu. Tabi ki güçlü olacaktı. Tüm bunları düşünürken tanıdık bir ses duyarak başını kaldırdı. Kurt gelmişti. Bu sefer üzerinde bir tişört vardı. Önceki akşam –veya kaç gün öncesi ise- üzerinde hiçbir şey yoktu. “Uyuyan güzel uyanmış! Çöz onu Henry.” demişti kurt. Sarışın bir çocuk yaklaşıp iki saattir çözmeye çalıştığı düğümü birkaç saniyede açmıştı. Buna şaşırmasına rağmen tepki vermedi. Asıl düşündüğü bu değildi. “Böyle daha iyi sanırım. Ben Alfa. Yani buralarda öyle tanınırım. Gerçek adımı bilen pek yoktur.” dedi ve ardından elindeki kılıcı ağaca doğru fırlattı. Kılıç ağaca saplandığında konuşmasına devam etti. “Bunlar Henry ve diğer konsey üyeleri. Artık ne olduğumuzu anlamışsındır. Bir kurt oluyoruz, bir insan.” diyerek ekledi Alfa. “Kurtadam.” demişti Agustin. “Ama nasıl istediğiniz zaman dönüşebiliyorsunuz ki? Dün gece dolunay yoktu.” diye de ekledi. “O laneti kıralı uzun süre oluyor. Neslimiz tükendi. Seni bu nedenle getirdik. Aramıza hoş geldin.” diye cevap verdi Alfa. “Aranıza mı? Nasıl?” diye kekelemişti. “Kolundaki o pençe izi sayesinde. Seni öldürmeyi düşündüm. Ama çoktan bizden biri olmuştun bile. Ve bu nedenle seni öldüremedim. Hem cesursun da sana ihtiyacımız var. Sen Beta olacaksın. Yani benim yardımcım.” diyerek onu bayağı korkutmuştu Alfa. Agustin koşarak kaçmayı düşündü. Bu sırada alfa cevap verdi “ Seni tutmayalım küçük yardımcım. Hadi git ve aileni bu gece dönüşerek öldür. Onların iyiliğini istiyorsan onlardan uzak durmalısın.” demişti. İşte o anda Agustin’in kaynar sular dökülmüştü. En çok korktuğu şey başına gelmişti. Bautista’dan ayrı kalmak zorundaydı. Ailesindeki son insanı yok etmemek için ondan uzak durmalıydı. Bu koskoca bir haksızlıktı. Fakat düşününce başına gelen durumda da en doğrusu buydu. Onu korumanın tek yolu uzak durmaktı. “Tamam, şimdi olacakları söyleyin.” diye bağırdı Agustin. “Aslında pek bir şey olmayacak Bu gece dönüşeceksin. Ve sonra kendini daha güçlü hissedeceksin. Ve daha sonra istediğin zaman dönüşebileceksin. Kontrol etmek kolaydır.” diye cevap vermişti Alfa. Bunları neden öğreniyordu ki? Kaçıp gitmeliydi. Bautista bir yolunu bulup onu düzeltirdi. Sonuçta ağabeyini öldürecek kadar vahşi olamazdı. Hem geceye daha çok vardı. İşte bunlar Agustin’in içinde susmak bilmeyen fakat bastırdığı duygular olmalıydı. Herkesin iyiliği için onlara katılmalıydı. Hem yardımcısı olması istenmişti. Belki ileride boş zamanlarında görebilirdi ağabeyini. Hem de kendini kontrol etmeyi öğrendikten sonra. Tüm bu düşünceler düşünürken oturmuştu az önce bağlı olduğu ağacın altına. Ve geceyi bekleyecekti bu sonsuz ormanda.

Saat 2346

Ağacın altında geceyi etmişti genç adam. Geleceğini ve getireceği olayları düşünüyordu durmadan. Başına gelen olaylardan sonra birkaç karar alması gerekiyordu. Sıradan olan yaşantısı artık doğaüstü bir hale gelmişti. Yaşadıklarını düşündü yeniden. Gözünden kaçırdığı bir şeyler olmalıydı, emindi buna. Fakat o her neyse bir türlü bulamıyordu. Son 14 dakika kalmıştı hayatının sonsuza kadar değişmesine. Belki kişiliğini de etkilerdi bu durum. Yani sonuçta bir nevi özellik kazanacaktı. Belki kurdun kendi aklı olacaktı dönüştüğünde. Ve insanlara zarar verecekti belki. Gözlerini kapatıp sessizliğin tadını çıkardı. Son kez duyacağını biliyordu bu muhteşem hissi. O kadar sakin bir hayatı olmayacaktı bu gecenin ardından. Yeniden yaktıkları ateş de sönmüştü. Ve ortalıkta görünmüyorlardı konsey ve Alfa. Acaba onlar nasıl dönüşmüşlerdi? Yani sonuçta hepsi önceden insan olmalıydı. Bu tek mümkün olan şeydi onlar hakkında. Vakit yavaş yavaş geliyordu. Dönüşeceği özel bir bölüm bile yoktu bu durumda. Çadırları parçalamak istemiyordu. Buradan uzaklaşmalıydı şu anlık. Tek düşündüğü şey buydu. Çadıra yaklaşıp içine kafasını soktu. İçerisi düzenliydi, hem de oldukça. Elini uzatıp kenarda duran su şişesini aldı. Ve kafasını çıkararak ormanın derinliklerine doğru yürümeye başladı. Yine bir ormanda yürüyordu. Tıpkı dün gece gibi. Bu sefer tek farkı herhangi bir korkusu yoktu. Sonuçta bundan daha kötü bir şey gelemezdi başına. Anca ölürdü ki, bunu her şeyden çok istiyordu şu an. Kendinden tiksiniyordu resmen. Fakat bu durumdan kurtulmak için bu geceyi atlatması gerekmekteydi. Bayağı derine inmişti ormanda Etrafına bakındı yürürken usulca. Bir taş gözüne ilişti. Gidip onun üzerine oturdu ve yanında getirdiği su şişesinin kapağını açıp birkaç yudum aldı. Dönüşmek. Ne kadar insan dışı bir kelime olduğu belliydi. Bir şeyin şeklini değiştirmesi normal miydi? Yani bu bir canlı olduğu sürece. Gözlerini kapadı tekrar. Vakit gelmiş olmalıydı ki, ellerinde yanmalar hissediyordu. Aslında daha sonradan tüm vücudunda hissedilebilir yanmalar meydana gelmişti. Alevler içinde yanıyordu resmen. Elini kaldırıp baktı. Tırnakları değişime uğramıştı bile. Üçgen biçimini alıp olduğunca sertleşmişti tırnakları. Ve ardından avucunun tersinde gür bir şekilde tüyler bitmişti. Bunun önüne geçemiyordu fakat bu durumdan tiksiniyordu. Artık acı vermeye başlamıştı bu durum. Hem de dayanılmaz bir şekilde bir acı. Taştan kayarak yere düşmüştü Agustin. Yerde acılar içinde kıvranırken üzerindeki kıyafetler yırtılmaya başlamıştı. Yavaş yavaş almıştı kurt görünümünü. Kendini kontrol edebiliyordu bu ilginçti. İstediğini yapabiliyordu. Eskisinden daha iyi hissediyordu şu an. Alışmayı umuyordu bu duruma. Koşarak kayboldu karanlık ormanın batısına doğru. Uyandığında kendini iyi hissediyordu fakat çıplaktı. Gözlerini açtı ve karşısında Alfa’yı görmüştü. Ona gülümsüyordu. “Vücudun güzelmiş Beta. Ve artık daha da güzel oldu.” diyerek gülüyordu Alfa. Yardım amaçlı elini uzatmıştı Agustin’e. Agustin elini uzatarak ondan destek alıp ayağa kalktı. Ve ardında Alfa bir çanta uzattı ona. “Buyur. Yeni giysiler. “ diyerek. Agustin çantayı alıp içini açtı. İçerisindeki kotu ve tişörtü çıkarıp üzerine giydi. “Yeniden söylüyorum. Aramıza hoş geldin!” diyerek sırtını sıvazlamıştı Alfa.

3100

Ne geceydi ama. Kıyamet gibiydi. Dünyanın sonu gelecek gibi olsa da yeniden uyanmışlardı. Ayağa kalkarak doğruldu. Etrafa göz attı. Karşıdaki ağacın orada yatan tanıdık bir yüz gördü. Hızla koşarak ona yaklaştı. “Uyan bakalım, uyuyan güzel!” demişti Agustin. Alfa yavaşça gözlerini aralayarak ona baktı ve gülümsedi. Ve Beta’nın uzattığı elden destek alarak ayağa kalktı. Konsey üyeleri ortalıkta görünmüyorlardı. Fakat bu kadro bile yeterdi kurtadamlara. Alfa ve Beta. İki yoldaş ormanın ortasında bir taşa oturup konuşuyorlardı. Yeni bir krallığın temellerini oluşturuyordu bu konuşma. Ionaville kentinin yeni versiyonunu alacaklardı. Ve orayı tam bir kurt cenneti yapacaklardı. Tüm bu planları konuşurken, Beta amacından şaşmıyordu tabi ki de. Şu anlık onu askıya almıştı sadece. Güvenilir olmaya çalışıyordu. Tek planı buydu Beta’nın. Gözlerini Alfa’ya dikmiş, onun planlarını dinlerken aslında düşündüğü tek şey vardı. Ağabeyi. Onu korumak istiyordu. Her şeyden korumak.



Alfa –
Beta – Joaquin A. Bourqué
Konsey Üyeleri –
Beta’nın Ağabeyi – Bautista O. Bourqué
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://kayipgelecek.roleplaylife.net
 
Kurgu: Kurtadam I
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kurtadam Irkı
» Ana Kurgu : Değişim
» Kurgu: Gerçeklik

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Başlangıç :: Tahta Pano :: Kurgular-
Buraya geçin: