Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Jamié.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Jamié Estaign
İnsan
İnsan
Jamié Estaign


Mesaj Sayısı : 10
Nerden : Londra.
Banka Hesabın : 4
Kayıt tarihi : 24/06/11

Karakter Bilgileri
RPG Puanı:
Jamié.  Left_bar_bleue96/100Jamié.  Empty_bar_bleue  (96/100)
Özel Güç: Şekil Değiştirme
Silahı: Başlangıç Kiti

Jamié.  Empty
MesajKonu: Jamié.    Jamié.  AakahcCuma Haz. 24, 2011 11:33 pm

Bir kaltak olabilirim fakat kimse zorla bedenime sahip olamaz. Ölmesi lazım. O pislik herif bir başkasına da aynı şeyi yapmadan toprağın metrelerce altını boylamalı.

Kendisinden yaşlarca büyük zengin bir sübyancının bedenine zorla sahip olduğu geceyi hatırladıkça öfkeyle ısınıyordu bedeni. Vücudunda dolaşan kan beyninde toplanmış gibiydi. Kirlendiğini düşünüyordu. Bir sürtükseniz ahlak, kural gibi dertleriniz olmaz. Zaten kendi isteğinizle arzuladığınız her erkeğin altına yatarsınız. Fakat kendine göre belirli sınırları vardı Enrichetta’nın. Tabi ki dedesi yaşındaki o herifle asla kendi isteğiyle yatmazdı. O da bunu bildiğinden kızın iyice sarhoş olmasını beklemişti. Ardından bulduğu ilk fırsatta avına saldıran vahşi bir hayvanın hareketlerini taklit ederek üzerine çullanmıştı kızın. Luminight olarak açmıştı gözlerini dünyaya. Bunun hep kendisine bahsedilmiş en güzel ödül olduğunu düşünürdü. Normal insanlardan katlarca fazla güç, liderliğe dayalı özel büyüler… Çok kolay bir şekilde öldürebilirdi kendisine saldıran adamı. Eğer parmağını bile hareket ettiremeyecek kadar sarhoş olmasaydı. Çok güç görüntüler oluşuyordu zihninde. Bedeninin kullanıldığına dair hatırladıkları bölük resimler halindeydi. Neyse ki adının Julian olduğunu öğrendiği adam çekingenliğe dair en ufak bir his barındırmıyordu içinde. Enrichetta’ya bardaki bazı kişilerin gözü önünde sahip olmaktan kaçınmamıştı. Ve bu yaşına göre yeterince tehlikeli kaltağın kendisine ulaşabilmesi için bir sürü ipucu bırakmıştı ardında. Her noktasında hissettiği öfkeyle bütün gün güneşin en parlak ışıklarını depo etmişti bünyesinde. Buna ihtiyacı yoktu, ışığın bulunduğu her ortamda zaten fazlasıyla güçlüydü normal insanlardan. Yinede güce karşı zaafı vardı. Hiçbir zaman yeterli seviyeye ulaştığını düşünmüyordu. Saplantılı olarak her şeyin hep daha fazlasını istiyordu. Daha fazla güç, daha fazla haz, daha fazla kibir… Ve bu akşam daha fazla intikam… Güneş batalı saatler olmuştu. Gece, tehlikeyle kutsadığı saatler bahşediyordu dünyadaki her bireye. Küçük apartman dairesinde oturduğu rahatsız koltuktan kalktı. Kararlı adımlarla balkona çıktı.

Esen ılık meltem saçlarını yüzünün etrafında savurarak, tenini okşarken ellerini avuçları gökyüzüne dönük şekilde iki yana açtı. Renkli sokak lambasındaki ışığa odaklandı. Işık cılızlaşarak sönerken avuçlarında biriken eşit paydaki gücü hissediyordu teninde. Zihninde sürekli o adamın yanında olmak istediğini tekrar ediyordu. Yeterli kararlılığa ulaştığında fısıldadı. “Rectolight!” Balkon ve şehrin curcunası kayboldu bir anda. Beyaz bir yol belirdi önünde. Önceden tekrarladığı bir büyü olsa her seferinde endişe duymadan edemiyordu. Ürkekçe ilk adımını attı. Arkasındaki beyaz yol kısalırken önündeki mesafe uzuyordu. Sabit bakışlarla ilerledi. Ta ki kendisini lüks bir otel odasında bulana dek. Elleriyle gözlerini ovuşturdu rahatsızca. Bakışları odanın loşluğuna alıştığında görüntüler netleşti yavaş yavaş. Julian Gibson bembeyaz kesilmiş teniyle odanın ortasındaki geniş yatakta soluksuzca yatıyordu. Yatağın birkaç adım yanında Enrichettaya arkası dönük iri bir adam vardı. Asasını sıkıca kavramış… Tanrım! Julian Gibson ölmüştü. Belki saniyeler önce gelse bu zevki kendisi tadacaktı. Öfkelendi. Burnundan soluyordu adeta. Olduğu yere sabitlenmişti ayakları. Bağırmaya başladı. “Seni Piç! Onu nasıl öldürürsün?! Julian Gibson’ı ben öldürmeliydim! Onun bedenime sahip olurken yaşadığı hazzı bende onu öldürürken tatmalıydım!” Varlığını hissetmesi ve söyledikleriyle kendisine dönen adama çocuksu kızgınlığa bürünmüş ifadesiyle bakıyordu. Lunaparktaki son salıncağı saniyeler önce kaptırmış gibi hissediyordu kendini. Biri ondan önce gelmiş tadacağı mükemmel zevke engel olmuştu! Harika!


Ellerini biçimli kalçalarının iki yanına yerleştirmişti. Bakışları ısrarcıydı ve giderek azalsa bile hala öfkesinin bir kısmını yansıtıyordu. Başka biri olsa, hiç günah işlememiş biri ve Julian’ın pisliklerinden bir kaçına maruz kalmış biri, bu iri cüsseli adama teşekkür bile edebilirdi. Ah, beni günah işlemekten kurtardınız! Tanrı sizi kutsasın! İç sesinin alaycı tonuna gülümsemek üzereyken bunun hayli garip kaçacağını düşünerek ifadesini ciddi ve kızgın tutmak için çabalamaya başladı. Öfkesine rağmen sessiz, sakin durmayı becerebiliyordu. Daha adamın üzerine de atlamamıştı üstelik. Bu büyük bir başarıydı. Gerçi böylesine bir kavgayı kazanabileceğinden emin değildi. Daha önce hiç görmediği adam hayli kaslı bir bedene sahipti. Gözünü kırpmadan birini öldürebildiğine göre hayli de tehlikeli olmalıydı. Korkuyor muydu? Odanın ortasındaki yatakta lanet olasıca bir ceset yatarken, hayır. Ama başka şartlar altında olsaydı… Hayır, hayır. Yine korkmazdım. İkileme düştüğünde yada bir konudan kesin emin olmadığında yaptığı şeyi tekrarlamıştı. Eksik özgüvenini kendi dolduruşlarıyla tamamlamak. Bu da tam korkaklara göre bir işti. Farkında olmadan dalgın gözlerle bakıyordu adamın suratına. Düşüncelerinde kaybolmuştu. “Hey, hey, heeey... Piç mi dedin sen? Neyse, bak tatlım aranızda ne geçti umrumda bile değil, beni ilgilendirmez ki ama iş işten geçti tamam mı? Değiştirebileceğimiz bir şey olmadığına göre sinirlenme, gereksiz. Neyse ben gideyim, o artık sana aittir. Ne yapmak istersen yap.” Duyduğu sesle irkilerek düşüncelerinden sıyrıldı. Kalçasının bir tarafındaki elini çekerek saçlarına yöneltti. Ne yapacağının bilemeden ince parmaklarını saçlarına geçirdi. Zaten yeterince düzgün olan saçlarını düzeltirmiş gibi yaparken zaman kazanmaya çalışıyordu. Söylediklerinin en ufak noktasına kadar haklı olan bu adama karşı ne yapacağı hakkında en ufak bir fikri yoktu. Julian’ı öldürdüğünü öğrendiği zamanla kıyaslanınca öfkesinde bir azalma olmuştu evet ama.. Öfke öfkeydi sonuçta. Ve Enrichetta sinirli olduğunda karşısındakini de aynı duygularla boğmakta üzerine yoktu. Lanet bir sürtükten ne bekleyebilirdiniz ki? Yaşama amacı olmayan insanların tek uğraşı birilerine sataşarak insanları huzursuz etmek olurdu. Nokta. Bundan ötesi yoktu.

Tekrardan kalçasına indirdiği elini gevşeterek adama yaklaştı. Kısa bir zaman tanıdı kendine. Yüzünün etrafından dökülen düz saçları, geniş çenesini, bir erkekle kıyaslandığında küçük olan gözleri incelemek için kısa bir süre.. Kaslı bir bedenle birleştiğinde fazlasıyla ağız sulandırıcıydı Enrichetta için. Saçlarından başlayarak bir bütün olarak boydan boya süzdü adamı. Tehlikeli imajının onu ne kadar çekici kıldığını görmezden gelemedi. En son tekrardan bakışları yukarı yöneldiğinde başını kaldırarak bakıyordu adamın gözlerine. Kendisinin zaten minyon olan bedeni bu akşam için düz taban spor ayakkabılarla birleşince gerçek boyu ortaya çıkmıştı. Başını sakince iki yana salladı. Düşündüklerinden sıkılmıştı. Eğlenceli bir gece olmasını umarak kendisine şaşkın bakışlarla bakan adama çocuksu ifadelerinden birini sundu. “Hadi ama, oradan bakınca nekrofili gibi mi duruyorum?” Sorusuna gülümsemek üzereyken bir kere daha engel oldu surat kaslarının yumuşak hareketlerine. İfadesini pazar günün ayinlerinde günahlarından arınmış biri kadar masum tutarken planını uygulamaya koyuldu. Dudaklarını büzerek başını yana eğdi. Ellerinin göğüslerinin altında birbirine kenetlerken amacı zaten dolgun olan göğüslerinin daha da göze batmasını sağlamaktı. Kararsız kalsa da bir adım daha yaklaştı adama. Aralarındaki mesafe azalmıştı ve Enrichetta bundan endişe duymadan edemiyordu. Gözlerindeki çocuksu bakışlarla dudaklarını ıslattı. “Hiçbir yere gitmiyorsun yakışıklı. Bilmem farkında mısın ama odanın ortasında bir ceset var. Ve dışarıdakilerin bunu öğrenmesi benim ses tellerimi azıcık zorlamama bakar. Ses tellerimin ne kadar güçlü olduğunu öğrenmek ister misin?” Masumane ses tonunun ardından söylediklerine zıt, tatlı bir gülümseme sundu kendisinden birkaç yaş büyükmüş gibi duran adama. Vereceği tepkiyi beklerken ölü olup olmadığına inanmak için arada bir yataktaki bedene bakıyordu. En ufak bir kıpırtı bile olmadığını görünce ise rahatlayarak tekrardan karşısındaki adama çeviriyordu bakışlarını.


Başka bir sitede yaptığım ve hala devam ettiğim Rol oyununun ilk iki kısmı. Sorun olmaz umarım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Raise
Site Kurucusu
 Site Kurucusu
Raise


YS, My Love!
Mesaj Sayısı : 232
Yaş : 32
Banka Hesabın : 1000000045
Kayıt tarihi : 29/08/09

Jamié.  Empty
MesajKonu: Geri: Jamié.    Jamié.  AakahcC.tesi Haz. 25, 2011 8:02 am

Kurgu hoştu. Okurken sıkılmadığımı söyleyebilirim. Betimlemelerin iyiydi. Ama mekan tasvirlerini arttırırsan daha iyi olacağı kanaatindeyim. Anlatımını beğendim. Anlatımını etkili diyaloglarla pekiştirmen harika olmuş. Ek olarak her rol oyuncusunun düştüğü bir hatayı senin rolünde bulamadım. Belki de rolün hala devam etmesidir buna etken olan. Fakat yine de rolün sonu müthiş bitirilmişti. Arada takılmalar oldu, sanırım ayrı mesajları birleştirmişsin. Veya bana öyle geldi. Ama birleştirdiğin yerlerde hafif kopukluk mevcuttu. İmla düzenine gelince, hiçbir yazım yanlışı göremedim. Ve renklendirmen birbirine yakışan üç rengi seçtiğinden olağanüstüydü.

Betimleme: 29 / 30
Paragraf Düzeni: 5 / 5
İmla Düzeni: 10 / 10
Anlatım: 37 / 40
Kurgu: 15 / 15

96, Tebrikler
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://kayipgelecek.roleplaylife.net
 
Jamié.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Jamié E.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Başlangıç :: Role Playing Game :: Seviye Belirleme-
Buraya geçin: