Rosepery Dé Querin Elf | Sözcü
TheLordOfTheRings.
Ölürüz.Taparız. Mesaj Sayısı : 20 Nerden : Antalyaaa. Gerçek İsim : Büşra Banka Hesabın : 7 Kayıt tarihi : 24/06/11
Karakter Bilgileri RPG Puanı: (97/100) Özel Güç: Silahı: Başlangıç Kiti
| Konu: Rose. Cuma Haz. 24, 2011 10:58 am | |
| Gecenin Sessizliği (Bölüm 1)
Ayın ve yıldızların masum gülümsemelerini saklayan kara bulutlar, sokak lambalarının yanmamasından faydalanıp etrafı kapkaranlık bir hale getirmişti. Hapishane etkisi veren balkon demirlerinin ardında, eski bir sandalyeye oturmuş olan Rosepery, loş bir ışıkla etrafını görmeyi başarabiliyordu. Üzerindeki v yakalı pembe elbisesi de ona güzel bir görünüm veriyordu. Aslında balkonu küçük ve sevimliydi. Tabi etrafa saçılmış olan kağıtları görmezden gelirsek. Rosepery'nin şu günlerde hiçbir şeyi takmaması gibi bu kağıtlara da aldırış etmemesi şaşılacak bir konu değildi aslında. Bir kaç gündür evinin karşısındaki boş villaya odaklanıyor, gözlerini oradan ayırmıyordu. Rosepery'nin hoş karşılamadığı bu villa, eski olduğunu her haliyle belli ediyordu. İki katlı olan bu villanın bütün camları sokak çocukları tarafından kırılmıştı. Duvarlarının boyaları dökülmüş ve üzerine kırmızı boyalarla bilmediği bir dilden yazılar yazılmıştı. Rosepery'nin dikkatini çeken tek şey ise, evin kapısının açık olmasına rağmen kimsenin içeriye girmeye cesaret edememesi olmuştu. Aslında gerçekten de tuhaftı. Girmek isteyen kişi kapıya kadar geliyor, sonra bir an da geri dönüyordu. Ve kimseye bir şey anlat istemiyordu. Tuhaftı. Çok tuhaf.
Rosepery ağaçları sallandırmaya başlayan rüzgarla bir anda irkildi. Yüzüne adeta bir deniz dalgası gibi çarparak saçlarını dalgalandıran rüzgar, sanki onunla oyun oynuyordu. Rosepery oturduğu sandalyeden kalkarak balkon demirlerine doğru sakin adımlarla ilerledi. Bir an için ayağına takılan kağıt parçası neredeyse onu düşürüyordu. Küfürü basan Rosepery, rüzgarın etkisiyle ağzına girmek üzere olan saçlarını, elleriyle sakince düzeltti. Ve tekrar gözlerini bugün için son bir kez villaya doğrultu. Büyük bir gürültüyle yere düşen sandalyeye baktı. Büyük ihtimal rüzgarın gücüyle düşmüştü. Kafasını tekrar kırılmış camlı pencereye doğrulttu ve gördüğü karartıyla çığlığı bastı. ''Aman Tanrım! Bu da neyin...'' Büyük bir şoka kapılmıştı ki sözlerini tamamlayamadı. Ağzı açık bir şekilde geri geri ilerledi ve arkasındaki duvara kendisini yapıştırarak sımsıkı tutundu. Gördüğü karartı hızlıca pencereye yaklaşıyordu. Hayır. Belki de Rosepery'e yaklaşıyordu. Kim bilebilirdi ki? Derin derin nefes alıp vermeye başlayan Rosepery aniden büyüyen karartıyla gözlerini birden kapattı. Hissedebiliyordu. Gördüğü şey sanki yakınlarındaydı ve onunla birlikte nefes alıp veriyordu. Etrafta küçük bir hortum oluşmuş gibi kıyafetleri üzerinden çıkıverecek gibi oluyordu. Konuşmak için ağzını açtı Rosepery. Tam bir şeyler söyleyecekti ki bir anda her şeyin eski haline döndüğünü anladı. Nefes kaybolmuş, kıyafetleri düzelmişti. Göz kapaklarını kaldırdı. Şöyle bir etrafına baktı. Loş ışık sönmüş, balkonda ne bir kağıt ne de eski bir sandalye kalmıştı. Hepsi yok olmuştu. Kendisini çok yalnız hissediyordu. Şimdilik tek yapabileceği yatağına gidip bugünü üzerinden atmaktı. Tabi ne kadar atabilirse.
Sabahın Çağrısı (Bölüm 2)
Güneşin eşsiz güzelliği kendini belli ederken, Rosepery gece uyuyamamıştı. Bütün geceyi neredeyse balkonda geçirmiş olmalıydı ki hala balkondaydı. Ama bu sefer boş betonun üzerine serilmişti. Gözlerini fal taşı gibi açmış, yukarıdaki tavana bakarak yatıyordu. Gözleri hafiften şişti ve açlık belirtisi kendini gösteriyordu. Üstündeki v yakalı pembe elbise tozları toplamıştı ve kötü bir görüntüye yelken açmaya başlamıştı. Bir anda villadan gelen uğultuyla irkildi Rosepery. Yattığı yerden kalkarak bakışlarını villaya doğrulttu. Belki de gidip araştırmalıydı belki de gidip gizemi çözmeliydi. Ama bu tehlikeli olabilirdi. Hatta hayatına mal olabilirdi. Sanki Rosepery buna aldırış etmiyordu. ''Eğer korkuyorsam bu benim sonum olur. Cesaretli olursam yeniden doğarım.'' diyerek hızlı bir şekilde evine girdi.
Daha bir dakika bile geçmemişti ki kendini balkonunun önünde buldu Rosepery. Şimdi villanın karşısındaydı ve villa onu bekliyordu. Cesaretlenmiş olduğu her halinden belliydi. İlk olarak bir iki adım atarak ilerlemeye başladı. Korkmaması gerektiğini düşünerek adımlarını hızlandırdı ve çok geçmeden villanın kapısının önüne geldi. Kapı açıktı ve üzerindeki yazıyı okumaya başladı. ''Buraya ölüm seni çağırıyorsa gel. Eğer çağırmadan gelmişsen ölüm zaten seni bulmuş demektir. Unutma sonun çok yakın.'' Rosepery'nin yüzü sarımsı bir hal almaya başlamıştı. Elleri titriyor ve çok korktuğu belli oluyordu. Adımlarını geriye çekmek istedi bir an için. Ama yapamadı, sanki onu içeriye çeken biri vardı. Korkunçtu. Bu hayatında hissettiği en iğrenç duyguydu. Yapabileceği hiç bir şey yoktu. Eğer ölüm vakti gelmişse bugün de ölebilirdi yarın da. Adımlarını ileriye doğru yönelterek kapıyı ardında bıraktı ve içeriye girdi. İçerisi acayip tozluydu ve yerlerde çocukların camları kırmak için kullandığı taşlar vardı. Aynı dış duvarlarda olduğu gibi içerideki duvarlarda da kırmızı renkte anlamlarını bilmediği yazılar vardı. Bu katta sadece bir oda vardı ve kendisi o odanın içindeydi. İlerde, alt katla üst katı birleştiren merdiven vardı. ''Tak'' Aniden büyük bir gürültüyle irkilen Rosepery arkasını döndü ve kapının kapandığını gördü. ''Hayır! Buradan çıkmalıyım.'' diyerek bağırdı. Koşarak merdivenlere ilerledi. Merdivende korkuluğun olmaması çok şaşırtıcıydı. Acaba bu evde hiç küçük çocuk yaşamamış mıydı? Belli ki bu Rosepery'e de tuhaf gelmişti. Tuhaf olan bir şey daha vardı. Merdivenlerin basamaklarındaki kırmızı boya lekeleri. Rosepery adımını attıkça boyalar ayağının altına yapışıyordu ve ilerlemesini engelliyordu. Güçlükle merdivenleri de atlatan Rosepery ikinci katta da tek oda olduğunu görünce çok şaşırdı.''İnsanlar hiç tuvalet banyo kullanmıyorlar mıydı?'' Bir an için başka tarafa bakan Rosepery'nin gözüne köşedeki kırmızı boyalı bıçak takıldı. Bir dakika.
''Bu kırmızı boya değil! Bu. Bu. Kan!''
Beyninden çarpılmışa dönen Rosepery geriye doğru adımlarını atmaya başladı. Ayağı bir an için merdiven boşluğuna geldi ve kendini tutamayarak hızlı bir şekilde başını betona ve betondaki taşlara çarptı. Midesi bulanıyordu ve kendisini ölü hissediyordu. Yavaşça doğruldu ve kustu. Ama bildiğimiz türden değil o artık kan kusuyordu. Pembe kıyafeti şimdi kırmızı bir görünüm almıştı. Göz kapaklarını ne kadar açmaya çalışsada olmadı. Hiç bir şeye hükmü geçmiyordu artık. Çünkü o artık bir ölüydü. Cesaret bulduğu söz onun yaşamasına değil ölmesine neden olmuştu. Ama ne olursa olsun o hayatını çok mutlu bir şekilde geçirmişti. Ve yeni hayatı da mutlu ve huzurlu olacaktı. Daima.
| |
|
Aurelia Yönetim Üyesi
Mesaj Sayısı : 102 Yaş : 30 Gerçek İsim : Ebru Banka Hesabın : 42 Kayıt tarihi : 20/01/10
| Konu: Geri: Rose. Cuma Haz. 24, 2011 11:07 am | |
| Kurgu hoş ancak duraksamalar oldu. Betimleme için söyleyenebilecek bir şey yok. Tek kelimeyle mükemmeldi. İmla hataları vardı. Renklendirme güzeldi, gözü yormadı. Uzunluk yeterliydi. Sitemize, ailemize hoşgeldiniz.
Betimleme: 30 / 30 Paragraf Düzeni: 5 / 5 İmla Düzeni: 8 / 10 Anlatım: 39 / 40 Kurgu: 15 / 15
Puanınız 97. | |
|