Saatler 12:42 gösteriyordu, etrafı loş ışıklar aydınlatıyordu. Jacob, saate aldırmadan içkileri tek tek fondiplemeye devam ediyordu. Mekanda bir sürü yeni kişiyle tanışmıştı. Sohbet edecek arkadaşları vardı şimdilik bazen o bile olmuyordu. Tatilin her gecesi burada geçerdi oysa görkemli evinin en alttaki çürümüş tahtaların oluşturduğu Üç Süpürge kadar büyük bir alkol ambarına sahipti. Jacob'ın masasında oturanlar hep fıkra tarzı şeyler anlatıyordu diğerleri buna koparken Jacob bir küçük sırıtmayla karşılık veriyordu her seferinde ama bazen de aralarına girip boş boş konuşmaya başlıyordu. Tıpkı onların yaptığı gibi... Gözleri kapıda eski bir dost ararken, kulağı masadakilerdeydi. Masadakiler iyi olup olmadığını sorduğunda ''Evet'' diye tekrarlardı hep robot gibi. Önündeki ateşviskisini unutmuş olacak ki hala 10 dakika önceki gibi bekliyordu içilmeyi. Jacob sonunda bir yudum almayı becerdi. Bu tadı çok severdi hayatının bir parçası haline gelmişti. Evet o tam bir 'Alkolik'ti.
Jacob, bir tanıdığın gelmeyeceğini düşündüğü anda yüzünü etrafta hareket eden kişilere çevirdi. Saat 'Tik Tak' diye ilerlemeye devam ederken Jacob'da içindeki sıkıntıyı atmak için eve gidip biraz dinlenmenin iyi olacağını düşünüyordu. Kapıdan birisi içeri girdi ancak hiç bakmaya suret etmemişti Jacob. O kişi gelip Jacob'ın omuzlarına elini dolamıştı. Jacob kendisi için gözünde çok değerli olan kişinin taktığı lakabı duymuştu. Bu Cassandra'dan başka biri değildi ve olamazdı da zaten. Küçük bir sırıtmanın ardından Cassandra'nın müthiş ses tonunu bir daha hissetmişti kulaklarında. "Evet, gerçekten de güzel popo." dediğini duyduktan sonra hemen yüzünü Cassandra'ya çevirdi. Hala ona verdiği sözü tutmaması biraz Jacob'ı üzüntüye sokmuştu bunu içine atmaya çalıştıktan sonra "N'aber baldudak?" dedi az da olsa içi cızlamaya devam ediyordu. Ondan hoşlanmıyor değildi ki bu yüzden de uyuşturucuyu bırakması için ona söz verdirtmişti. Reddedilmeye katlanamayacağını bildiğinden Jacob henüz açılmamıştı Cassandra'ya ve düşünmüyordu da bunu çünkü ilk önce arkadaş diye yaklaştığı birine açılması da biraz değişik geliyordu Jacob'a. Diğer masaya geçelim anlamında eliyle bir işaret yolladı Cassandra'nın gözlerine. Ayaklandıktan sonra bir kaç adımla tahtaların gıcırtıları eşliğinde diğer masaya geçmişlerdi. Jacob, uyuşturucu konusunu açmak istemediği için biraz da suskun bir tavır takınmıştı ki bu tavrı pek fazla sürdüremediğini bir türlü yediremiyordu kendine. Yine suskunluğunu çok kısa bir süre içersinde bozdu. "Ne zaman kullandın?"
Jacob'ın onun kolunu gördüğünü anladığı için konuyu kıvırmaya çalışıyordu ki bunu yapamıyordu ve bir de pot kırmıştı, Jacob'a bir şeyler hissetiğine dair. "Bağımlılıklardan vazgeçmek kolay olmuyor ve bunu sana her baktığımda anlamam mümkün." Daha sonra cümlesini kıvırmaya çalışsa da pek beceremiyordu. Tebessüm etmekten başka bir şey yapmadı Jacob, aslında onun dudaklarına yapışıp ona sevgisini itiraf etmek de vardı. Bundan iyi bir zaman da bulamayabilirdi belki de, aklı çok karışıktı. Masanın üzerinde duran bardakla oynayıp duruyordu. Ayağını hızlıca tahtadan olan dükkanın tabanına aşağı yukarı vurup duruyordu. Nefes alıp verişi hızlanmış ve kalbi daha hızlı çarpıyordu artık. Jason'dan da ayrılmıştı önünde hiç bir engel yoktu. Jacob gözlerini başka bir yere çevirmeye çalışsa da ondan başka bir güzellik abidesi yoktu etrafta. Tanrının Cass'i Jacob'ın izlemesi, sevmesi için yarattığını bir kez daha onaylıyordu kendince. Jacob onun gözlerine baktığında hep kaçırmaya çalışıyordu. Sonra kafasını kollarının arasına soktuktan sonra Jacob, Cass'in gözyaşlarının yanaklarında süzülmesini izlerken o birkaç söz mırıldanmıştı. "Olmadı değil mi? Niye her şeye s*çmak zorundayım ki!" Jacob kendini tutamayıp onun başını hafifçe çenesinden tutup biraz kaldırdıktan sonra minik bir öpücükle karşılık verdi ve ağzından hızlıca ana dili Almanca konuşarak ona olan sevgisini sözlere dökmeyi tercih etti. "Ich liebe dich. Jason'la henüz yeni ayrılmanızı fırsat bilmem gibi gelmesin sana bu. Bu henüz yeni başlamış olan bir şey değildi zaten. Fırsat kollamaya çalışıyordum Jason'la ayrıldığınızı da duyunca sanırım hiçbir engel olmadığını sandım önümde belki de hala içimde kalsaydı bu daha iyi olabilirdi." Heyecanla onun vereceği cevabını beklemeye koyulmuştu Jacob. Bu dakikadan sonra her geçen her saniye Jacob için 'hayatının en büyük itirafından sonra geçen saniyeler' adını almıştı artık.
Jacob cümlesini bitirdikten sonra Cass onun dudağına yapışmıştı, duraksamadan öpüşümeye devam ediyorlardı. Hiç unutmayacakları bir andı bu. Cass kendini geri çektikten sonra biraz durdu ve Jacob'ın gözlerinin içine bakıp ağzından Jacob'ın hiç duymayı tahmin etmediği şeyler çıkmıştı. "Bunu yapmamalıydım. Şimdiye kadar tek istediğim sendin, hâlâ sensin buna eminim. Ama sen Sonja'ya aitsin, bana değil. Seni her gördüğümde iç çekmekten başka yapabileceğim hiçbir şey yok." Gülmesini belli etmeyecek kadar hafif bir gülücükle karşılık verdi bu cümleye Jacob. Sonja. Ona söylediği tek yalandı belki de. Cassandra'nın Jason'la çıktığını öğrendiğinde kendini avutabilmek için yarattığı bir hayal ürününden başka bir şey değildi o. Hem böylece Cass'inde Jacob'ı sevebileceği düşüncesi vardı aklında. Onun için Jason'la ayrılmak istemesi düşüncesini aklından atabildiğini düşünmüştü Jacob böylece; çünkü onları ilk gördüğümde çok mutlu görünüyorlardı. Cass'in mutlu olmasını isterdi Jacob, bu mutluluk onunla olmasa bile. Can-ı gönülden Cass'in kendisine ait olmasını istiyordu. Jacob'a karşı boş olmadığını söylemişti zaten ancak artık gerçeği ona anlatmalıydı. Yalan söylediği için Jacob'ı istemeyebilirdi, bilmesi gerektiğini bir kez daha onayladıktan sonra ağzından dökülmesi gereken cümleleri sarf etmeye başlamıştı bile. "Sonja? Hayalimde sırf senin beni sevdiğin düşüncesine kapıldığım zamanlarda Jason'dan benim için ayrılmanı istemediğim için yarattığım olmayan bir şahıs. Çünkü onun yanında mutlu görünüyordun ben de senin mutlu olmandan başka bir şey istemiyorum tanrımdan. O mutluluk benimle olmasa bile. Üzgünüm."
Cevabını dinledikten biraz sonra bir omuz atıp gülerek karşılık vermişti. "Sen bir pisliksin koca popo!" Jacob uzun süredir elinde tuttuğu viski bardağını fondiplemişti. Daha sonra başını Jacob'ın omzuna yasladı ve iyice sokuldu ona. Onu çok daha önceden kazanabilirdi ama hep kendini oyalamıştı. Etraftaki alkolikler -ki onlar da öyle- muggle oyunları oynamaya devam ededursun Cass'in öpülesi dudakları yine hareket etmeye başlamıştı. "Beni bırakırsan seni hiç affetmem, biliyorsun değil mi?" Onu bırakmak... Aptallık imparatorluğunun bayrağını taşırdı o zaman Jacob. Biraz düşündü kaç senedir arkadaşlar ve ona hisleri ilk tanıştıkları günden beri aynı. Koskoca 5 sene... "Seni bırakmak? O kadar da aptal değilim." dedi gülümseyerek. Daha sonra onun Jacob'ı avuttuğu günler aklından geçmeye başladı. Jacob'ın anne babasının cenazesinde o da yanındaydı, Hogwarts'da ki düşük notlarını öğrendiğinde de onu teselli etmeye çalışırdı Cass. Tüm bunlar aklına gelince küçük bir gözyaşı akmıştı gözlerinden. Ne yapsaydı duygulanmıştı, ondan hiç kopmak istemezcesine sarılmıştı Cassandra'ya.
"Hey! Hayatım boyunca ağlamana izin vermeyeceğim, bunu kendime bir görev bildim." Hafif bir tebessüm belirmişti Jacob'un yüzünde. Cass ise doğrulup Jacob'ın gözyaşlarını sildikten sonra tutku dolu bir halde dudaklarını emmeye başlamıştı. Jacob'ın elleri saçlarında dolanırken, Cassandra ellerini Jacob'ın belinde gezdiriyordu. Jacob büyük bir haz alıyordu ancak bulundukları mekan daha ileri gitmelerine izin vermiyordu. Cassandra'da farketmiş olacak ki kendini geri çekmişti hızlı bir şekilde. Oysa sexi 2. kez bir de ondan tatmak istemiyor da değildi aslında. İlk macerası zaten tamamen bir hataydı ki o zamanlar Cassandra'yı tanımıyordu bile. Sonra tekrar şimdi ki zamana odaklandı, geçmişi anmaya gerek yoktu. İkisi karşılıklı bir gülüşmeden sonra gözlerinin içlerine bakmaya başlamışlardı ki kısa sükunet şu sözlerle son bulmuştu. "Klişe bir laf olacak ama söylemezsem içim rahat etmeyecek, benden başka kıza baktığını görürsem, sen bir daha göremezsin." Jacob bu cümle karşısında güldü, bir güzellik tanrıçasıyla çıkarken neden başka bir kıza bakacaktı ki? Cassandra'nın gözlerinin içine bakıp baş ve serçe parmağını indirip diğer parmaklarını birleştirip "İzci Sözü!" dedi. Bir süre boyunca birbirinin gözlerine daldılar. Daha sonra masadan kalkmak suretiyle hareketlendiler. Hesabı ödeyip el ele orayı terk ettiler.