Euterphe E. Phyllis Kral Yardımcısı
Mesaj Sayısı : 54 Yaş : 29 Gerçek İsim : Çisem Banka Hesabın : 37 Kayıt tarihi : 22/06/11
Karakter Bilgileri RPG Puanı: (97/100) Özel Güç: Silahı:
| Konu: Esther. Çarş. Haz. 22, 2011 12:28 pm | |
| Ders Öncesi
Alarmın saatiyle mızmızlanarak uyandı sarışın cadı. Genç ruhu ve yapısı, sabahın köründe uyanmasını engellemek için çırpınıyordu adeta. Ama o yetişkinliğe adım atmış; hatta kendisinden kimsenin beklemediği bir sorumlulukla profesörlüğe başvurmuştu. Seçilmeyi beklemiyordu aslında. Hogwarts döneminde sabıkası epey fazlaydı çünkü. Sürekli kavgalara karışır, erkeklerle haşır neşir olur, profesörlere kafa tutardı. Ruhu eskisine göre dizginlenmişti; ama yine de adı çıkmıştı. Ama bay Caliente -Hani şu yakışıklı, gerçekten yakışıklı müdür- ona güvenmiş ve bu profesörlük görevini ona bahşetmişti. Dolayısıyla, her ne kadar erken kalkmayı sevmese de yatağından kalkmayı başardı. Eliyle sarı saçlarını karıştırarak dağıttı. Tarakla veya herhangi bir saç şekillendirici aletle saçını şekle sokmazdı. Doğal hali en güzel haliydi ona göre. Zamanında yattığı erkekler de öyle düşünüyorlardı ayrıca. Sarsak adımlarla aynasına doğru ilerledi. Birkaç saniye kendisine boş boş baktıktan sonra dolabına döndü. Bu sefer adımları biraz daha düzelmiş, ayılmaya başlamıştı. Devasa dolabından beyaz, boğazlı kazağını aldı. Kazağı önünde tuttu ve arkasına dönüp nasıl gözüktüğüne baktı. Seksapel içeren bir kıyafet değildi her zamanki tarzının aksine; ama sonuçta derse girecekti. Öğrencileri cezbetmek gibi bir sorunu da olmadığı için beyaz kazağı giymeye karar verdi. Bazı profesörler peleriniyle falan tam bir cadı gibi gözükmeyi tercih ederlerdi. Ama Eunice bunun fazla resmi olduğunu düşünürdü hep. Biraz samimiyetin kime zararı olabilir ki? Tam kazağı giyecekti ki gözüne başka bir kıyafeti çarptı. Kazağın aksine seksapel içeren bir kıyafetti; ama genç cadının favori kıyafetlerinden biriydi. Uğurlu geldiğine inandığı zamanlar bile olmuştu. Tam da okulun ilk gününe göre, şansa ihtiyacım var diye düşündü. Uğurlu kıyafetini dolabından çıkartıp hızlıca giyindi ve kahvaltı etmek üzere Büyük Salon'a doğru ilerlemeye başladı.
İlk yılı olması sebebiyle öğrenciler tarafından pek de tanınmıyordu. Dolayısıyla Büyük Salon'a yürüyüş esnasında pek de selamlamayla karşılaşmadı. Sadece birkaç öğrenci günaydın falan demişti, Eunice de buna karşılık vermişti. Adımlarının sıklığı belki de öğrencilerin ona selam vermesini engelleyen şeydi. Ama kurt gibi açtı ve sırf birkaç kişiyle muhabbet edebilmek için açlığa tahammül etmek istemiyordu. Büyük Salon'a yaklaştıkça burnuna gelen o mükemmel kokular onu daha da cezbetmişti. Büyük Salon'un önüne geldiğindeyse duraksadı. Okul yıllarında olduğu gibi aniden dalıp yemeklere hücum edemezdi. Nazik bir şekilde içeri girdi ve profesör masasına ilerledi. Tüm profesörlere tek tek selam verdikten sonra kollarını sıvadı ve yavaş yavaş kahvaltısını etti. Büyük Salon neredeyse tamamen boşaldığında, Eunice hala kahvaltısını ediyordu. Acele etmemesinin sebebi, dersinin öğlen başlayacak olmasıydı. Arada bir saat boşluğu vardı yani. Telaşla Büyük Salon'dan çıkan öğrencileri büyük bir zevkle izledi. Gençliğini hatırlamasının zevkinden öte, sadistçe bir zevkti bu. Kendisinin zamanı varken öğrencilerin telaşlı olmasının zevki. Evet, böyle garip bir cadıydı o. Yoksa niye zamanında Slytherin'e seçilmiş olabilirdi ki?
Kahvaltısını bitirdikten sonra kuleye gitmek üzere Büyük Salon'dan ayrıldı. Okulun çoğu derste olduğundan sessizlik hakim denilebilirdi koridorlara. Birkaç öğrenci geziniyordu o kadar. Huzurun tadını çıkara çıkara, aheste aheste yürüyordu Eunice. Önünden Lady Screamer geçti bi'ara. Tiksintiyle baktı hayalete. Hufflepuff'ı hiç sevmemişti; oradan bazı arkadaşları vardı, ama genel olarak sevmezdi yani. Ve öldüğünde hayalet olacaksa bile Hufflepuff hayaleti olmak... Cehennemi dünyaya taşımanın daha güzel yolları var diye geçirdi içinden. Kulelere giden yol biraz uzun sürmüştü. Öğrencilik yıllarında da hiç çekemezdi bu yolu zaten; ama artık alışması gerekiyordu. Hayatının çoğu burada geçebilirdi ne de olsa. Sınıfına vardığında çantasından sınıfın anahtarını çıkarttı. Koca anahtarı, anahtar deliğine sokup saat yönünde çevirdi. Gelen 'tık' sesinden sonra kapıyı araladı, anahtarı tekrar çantasına koydu ve içeri girdi.
Sınıfın Betimlemesi
İçeri girdiğinde ilk fark ettiği şey havasızlık olmuştu. Camların kapalı olması, içerideki tüm oksijeni alıp götürmüş gibiydi. Eunice'in ilk yaptığı iş camları açmak oldu. Yüzüne vuran rüzgar tenini okşayıp geçerken Eunice ruhunda bir rahatlama hissetti. Temiz havanın verdiği huzuru sessizlik bile veremezdi ona. Havasızlık sorununu hallettikten sonra tahta sıralar arasında gezinmeye başladı. Tek kişilik, yaklaşık otuz tane sıra vardı. Enlemesine beş, boylamasına altı sıradan oluşuyordu sınıf. Sınıf mevcudu o kadar kalabalık değildi aslında; ama derse geç kayıt olan öğrenciler de oluyordu bazen. Dolayısıyla temkinli davranmış ve otuz sıra istemişti. Sıraların üstü tamamen boştu. İlk derste basit şeyler anlatacağından, ek bir şeyler getirmenin gereksiz olduğunu düşünmüştü. Sıraları kontrol ettikten sonra sınıfın en arkasındaki duvarı tamamen kaplayan kitaplığa ilerledi. Kitaplık tamamen kitaplardan oluşmuyordu aslında. Birkaç iksir, parşömen kağıtları, mürekkep hokkası vb şeyler de vardı her ihtimale karşı. Orayı da kontrol ettikten sonra masasına doğru ilerledi. Dev tahtanın önünde duraksadı. Asasını çıkarttı ve tahtaya doğru doğrulttu. Tahtada yavaş yavaş 'Mira Eunice Quiwen, Mitolojiye Giriş' yazıları belirmeye başlamıştı. Tamamen belirenene kadar asasını sallamaya devam etti ve yazı bariz görünür bir hal aldıktan sonra masasına geçti. Çantasını masaya bıraktı. Her şeyin tam olduğundan emin olmasının ardından sandalyesine nazik bir şekilde oturup dersini beklemeye başladı.
Ders Esnası
Öğrenciler yavaş yavaş gelirken, Eunice yüzünde yapmacık bir gülümsemeyle öğrencilerin günaydınlarına cevap veriyordu. Zaten pek de ilgi gören bir ders sayılmazdı dersi, ilgilenen öğrencileri de kaçırmaya niyeti yoktu içindeki kiniyle. Tüm sınıfın dolmasını bekledi sabırla. Zilin çalmasıyla birlikte ayağa kalktı ve sınıfın kapısına doğru ilerledi. Yavaşça, gıcırdayan kapıyı kapadı ve tahtanın önüne geçti. Derin bir nefes aldı. Heyecanlı mıydı? Hayır. Rahatsız mıydı? Evet. Gözlerin kendi üstünde olmasından daima hoşlanmıştı; ama öğrenciler tarafından süzülmek... Biraz garip bir duyguydu. Sessizliğin hakimiyetinin biraz fazla sürdüğünü anladığı gibi konuşmaya başladı. "Kendimi tanıtmakla başlasam iyi olur sanırım. Tahtada da gördüğünüz gibi Mira Eunice Quiwen. Yeni mitoloji profesörünüzüm." Ki bunlar öğrencilerin bildiği şeyler sayılabilirdi. Dolayısıyla konuşmasını hızlandırdı. "Kendinizi tek tek tanıtmanızı istemeyeceğim. Bugün zaten yeterince gereksiz, daha doğrusu basit, bir ders göreceğiz. Bir de tanıtımla zamanımızı harcamayalım." Birkaç kişinin gözünde onaylama ifadesi görürken birkaç kişide şaşkınlık sezmişti. Gereksiz kelimesine takılmış olanlar olabilirdi; ama gerçekten gereksizdi sonuçta. Mitoloji'nin ne olduğunu anlatacaktı. Bunu bilmeyen kişi burada olmazdı herhalde. Ama anlatmalıydı müfredatına göre.
Masasına doğru ilerledi. Çantasını biraz karıştırıp Mitoloji kitabını çıkardı. Birkaç sayfa çevirdikten sonra öğrencilere döndü. "Kaçınızın ilk defa Mitoloji dersi aldığını, kaçınızınsa bu derse daha önce girdiğini bilmiyorum. Dolayısıyla temelden başlamam gerekiyor. Mitoloji nedir?" Birkaç kişinin sıkılma ifadesini sezdiyse de devam etti. "Onuncu sayfayı açın." Açar mısınız demek yerine açın lafını tercih etmişti. Gülümseyerek iyi davranmaya falan çalışıyordu; ama saygı da görmesi lazımdı ve bu emir kipleriyle sağlanabilecek bir şeydi. Kindar kişiliğinden yeterince sapmıştı, bir de nazik olamazdı zaten. Sınıfın önüne doğru ilerledi. Asasını tahtaya doğrulttu ve salladı. Tahtadaki yazılar silinmişti. Söyledikleri tahtada yazıya geçirilmeye hazırdı yani. "Mitoloji kelimesi, hepimizin tahmin edebileceği üzere Yunanca'dan geliyor. Çoğumuz mitoloji'nin anlamını efsane olarak biliyoruz. Ama gerçekte mitoloji kelimesi geçmişte söylenenlerin tekrar edilmesi anlamına geliyor. Yani kulaktan kulağa yayılan bilgiler. Efsane demek de doğru; ama yine de tam anlamını bilmelisiniz." En sıkıcı kısmı geride bırakmış sayılırdı. İşin edebi kısmı gerçekten sıkıcıydı. Kelime anlamı pek bir işe yaramazdı yani. Mitoloji'nin ne olduğu kısmına geçti bu sefer. "Peki mitoloji nedir? Hepimiz Tanrılar hakkında olduğunu, Zeus'tan falan bahsettiğini biliyoruz. Ama mitoloji sadece Tanrı'lardan oluşmaz. Mitolojilerde kahramanlar ve doğaüstü diğer yaratıklar da bulunur. Birer örnek vermek gerekirse, Herkül yarı tanrıdır. Tam tanrı diyemeyiz onun için; ama bir mitoloji kahramanıdır. Satirleri hepimiz biliyoruz. Bizim dünyamızda da varlar. Yarı at yarı insan... Yunan mitolojisinde de satirlere sıkça rastlayabiliriz."
Konuşması ilginçleşiyordu aslında. Ama konudan da sapıyordu. İstemeye istemeye eski sıkıcılığına geri döndü. "Mitler genellikle üç kategoride inceleniyor. Birincisi; evren ve yaratılış mitleri. Yaratılışla alakalı efsanelerin hepsi bu kısma giriyor. İkincisi; tanrılara dair mitler. Biz derslerimizde bu kategoriyi göreceğiz genellikle. Titanlar ve oğulları üzerinden gideceğimiz için en alakadar kategorimiz bu oluyor. Üçüncü kategori ise; kahramanlık mitleri. Kahramanlıklara da zaman zaman başvuracağız aslında. Bu da bizimle pek alakasız sayılmaz." Konuşmaya başlayalı ne kadar süre geçmişti bilmiyordu. Çok fazla şey anlatmamıştı aslında; ama isteyenler not alabilsin diye tane tane anlatmıştı tüm hepsini. Dolayısıyla epey zaman geçmiş olabilirdi. Sıraların arasında dolaşmaya başladı. "Bugünkü konumuz çok sıkıcıydı, biliyorum. Ama bir konuya giriş yapmadan konuyu anlatmak imkansızdır." Pek bir bilgin konuşmuştu yaşına göre. Kendisiyle gurur duymadan duramadı. "Bir sonraki dersimizde Titanlardan bahsedeceğim." Durdu biraz yerinde. Sonra tekrar tahtanın önüne doğru yürüdü.
Tahtaya vardığında sınıfa döndü. "Ödev yapmak öğrenciler için tam bir işkence, biliyorum. Ama gelecek dersime hazırlıklı gelmenizi istediğim için bunu yapmak zorundayım." Sesi önemser gibi çıksa da ruhu umursamıyordu öğrencileri. Zamanında o da çekmişti ödevleri, aslında o zamanlar ödev yapmayı biraz severdi. Çalışkandı çoğu Slytherin'e göre. Ama yine de bir eziyetti yani. O çektiyse, yeni neslin çekmesinde de bir sorun olamazdı. "Titanlar hakkında ufak bir araştırma yapmanızı isteyeceğim sizden. Ödevinize on iki titanla ve simgeledikleriyle başlamanızı istiyorum. Tabii bu direk araştırma ödevi ve basit bir şey. Biraz da sizin yorumunuzu isteyeceğim. Titanlardan birisini seçin. Titan'ın özelliklerini kendi cümlelerinizle yorumlayın. Son olarak da niye o Titan'ı seçtiğinizi belirtin." Ödevin çok fazla olduğunu fark etmişti; ama gerekliydi. "Mükemmel uzunlukta bir ödev beklemiyorum sizden. Sadece kendi cümlelerinizi bekliyorum ve tabii konuyla ilgilendiğinizi görmek. Kısa da yazsanız, anladığınızı anlayacağım şekilde yazın, yeterlidir." Masasına geçti ve sandalyesine oturdu. "Sorusu olan gelip bana sorabilir. Ders bitmiştir." Gülümsedi ve beklemeye başladı. Sınıfın çoğunluğu duraksamadan çıkarken birkaç öğrenci gelip yanına ödevle ve dersle alakalı soru sormuşlardı. Ya da direk mitolojiyle alakalı... Eunice hepsinin sorularını teker teker cevapladı. Sınıf tamamen boşaldığında çantasını aldı ve kapıyı arkasından kilitleyip sınıftan dışarı çıktı.
| |
|
Raise Site Kurucusu
YS, My Love! Mesaj Sayısı : 232 Yaş : 32 Banka Hesabın : 1000000045 Kayıt tarihi : 29/08/09
| Konu: Geri: Esther. Çarş. Haz. 22, 2011 1:00 pm | |
| Betimlemelerine bittim. Özellikle mekan tasvirlerin bitirdi. Olağanüstü başarılı betimlemelere sahipsin. Kurgunu sevdim. Ama birkaç olay daha ekleseydin daha ilgi çekici olabilirdi. Ufak bir yazım yanlışı tespitinde bulundum, fakat önemsiz bir şeydi. "bay Caliente" Unvanların baş harfi büyük yazılır. Anlatım gayet güzel. Fakat birkaç yerde olayları hızlı geliştirmişsin. Çoğu rolde sorundur bu. Mesela son cümleler hep hızla geçiştirilir çabucak bitirmesi için. Fakat okurken herşeyin çabucak olması zevk vermiyor. Anlatımı bozuyor bu tarz hatalar. Renklendirme konusunda bir şey diyemeyeceğim. Çünkü normalde uygun bir ton, fakat sitenin renk yapısında sorun olduğundan değişik görünmüş. O nedenle hatayı bir üyenin üzerine atamam. Fakat biraz daha uçuk bir ton kullanılsaydı daha hoş olacağı kanaatindeyim.
Betimleme: 30 / 30 Paragraf Düzeni: 5 / 5 İmla Düzeni: 10 / 10 Anlatım: 38 / 40 Kurgu: 14 / 15
97, Tebrikler. | |
|